Gerçek Hayat Dergisinin 1121. sayısının editör yazısı
Kapımızı çalmış ve çalmakta olan devasa bir tehdit ve tehlike ile karşı karşıyayız. Daha önce gençlerin taleplerinden K-POP meselesine dek gençlikle ilgili bazı hususları kapağa taşıdık. Çünkü bir millet ve devlet için en büyük tehdit maddeten ve mânen ihmal edilmiş bir gençliktir.
Diğer milletlerin gençliğini saran musibetlerin neredeyse tümü bizim gençlerimizi de kendi girdabına sürüklüyor.
Bu yazıyı kaleme almaya başlamadan önce son bir gündem kontrolü yapacaktım ki karşımı şu X paylaşımı çıktı: “
Solun kalesi Arjantin’in düştüğü hâle bak. Palyaço Javier Milei oyların yüzde 41'ini alarak parlamentodaki milletvekili sayısını 37'den 101'e, senatör sayısını 6'dan 20'ye çıkaracak. Yeni nesil apolitik. Nerde içerim, kimle yatarım, yeni iPhone nasıl alırım, nerde tatil yaparım; tek düşündükleri bu. Bu tehlikeli durum bizim de kapımızı çalacak bir gün!”
İşin en çarpıcı ve ürkütücü cümlesi sondaki “
Bu tehlikeli durum bizim de kapımızı çalacak bir gün” ifadesindeydi ve aslında bu tehlike çoktan gelip kapımızı çalmıştı bile. Devleti idare edenlerin, siyasetin, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ve toplumun göremediği gerçek ise tam da buydu.
Gerçek Hayat olarak bu sayıda mezkûr tehlikeyi kapağa taşıdık. Zira
- Hiçbir sansüre uğramadan ahlâksızlık ve şiddeti teşvik eden sosyal medyanın,
- Diplomalı cahil, aşırı talepkâr ve işsiz ordusu üreten eğitim sisteminin,
- Aldatma, entrika, cinayet ve ahlâksızlık üssü dizilerin,
- Sorumsuz ailelelerin,
- Kovid-19 dalaveresi ve vetiresinde enjekte edilen buhran,
- Mânen tatmin edilemedikleri için uyuşturucu ve maddî doyumsuzluk sebebiyle kumarın içine itilen ve medyanın kucağına düşülen gençlik
Evet ne acıdır ki, bizim gençliğimizin de Batı gençliğinden pek de bir farkı kalmadı. Makas iuiden iyiye daraldı.
Zorunlu eğitimle hayatları ve meslekleri çalınan, sonunda üniversiteye gidemeyen, çıraklık yaşını kaçırmış, internet ve özellikle de sosyal medyadaki tuzakların içinde çaresizce debelenen bir gençlik var.
Bunu anlamak için 10-25 yaş arasının sokaktaki davranışlarına bakmak dahi yeterli iken; aileler, cemiyet, sivil toplum, siyaset ve yöneticilerin daha neyi beklediğini anlamak gerçekten zor.
İslam’a göre buluğa eren gençlerin ibadet ve mahremiyet zorunlulukları başlasa da reşitlik biraz daha gecikebilir. Cârî kanunlara göre ise reşitlik 18 yaşında başlar ve 18 altının mükellefiyet ve mes’ûliyetleri sınırlıdır.
Özellikle doğu şehirlerimizdeki kan davalarında kullanılan çocuklar şimdi de terör örgütleri ve mafya tarafından tetikçi olarak kullanılmaya başlandı. İlgililer ise bu hususu kanunlarda değişiklik yaparak çözebileceklerini zannediyorlar. Oysa mesele bu kadar basit değil.
Beşer kendini kanun koyucusu hâline koyarak büyük bir yük üslenmektedir. Oysa Allah-ü Teâlâ’nın vazettiği Îlâhî kanunlar beşerin her derdine dermandır. Beşerin akıl ve iradesi bir başka beşer tarafından ifsad edilebilir, yok edilebilir, geçersiz kılınabilir. Bu sebeple hiçbir beşeri kanunda neredeyse hiçbir insânî sıkıntı çözüme kavuşturulamaz. Ancak kısa süreliğine bir çaredir o kadar. Kısaca beşerin kanunları böceklerce delik deşik edilmiş bitki yapraklarına benzer.
Bir kez daha ifade etmeliyiz ki gençliğin gittiği yol Türkiye’yi karanlığa sürüklüyor ve bu meselede en mâsum olan ise yine gençler. Bu işe ivedi bir çare üretilmelidir ve o çare de bellidir.
Gazze’deki soykırım Trump ve Erdoğan gibi liderlerin girişimi ile bir nebze sükûnete kavuşsa da terör oluşumu israil, Filistin topraklarını işgal etmeye devam ediyor. Gazze nedeniyle gözlerden ıraklaşan Batı Şeria çoktan yeni bir Gazze oldu.
Kur’an-ı Kerim, yahudilerin nasıl bir kavim olduğu hususunda sayısız misalle dolu. Türk milleti olarak bu kavmin bize çektirdiklerini çok iyi biliyoruz. Cemiyetimizi, Sarayımız erkânımızı, müesseselerimizi kanser hücresi gibi kuşattılar ve en sonunda cihan devletimizi yıktılar.
Bizden önce aynını Endülüs’e yaptılar. Almanlara, İngilizlere, Fransızlara, Ruslara, Amerikalılara ve daha nicelerine de…
Buna rağmen iktisâdî güçleri ve kurumlaşma becerileri sayesinde finansı, medyayı, sinemayı ve benzer unsurları ele geçirip bütün bir insanlığı ifsat ettiler. Soykırıma uğradıkları palavrası ve sözde tanrılarınca Nil’den Fırat’a, Kıbrıs’tan Hazar’a dek toprakların kendilerine vadedildiği yalan ve propagandaları ile bütün dünyayı esir ettiler.
Onların geldiği noktayı Trump şöyle özetledi: “Eskiden israil hakkında kötü bir şey söylediğinizde siyasetten silinirdiniz, şimdi ise iyi bir şey söylediğinizde siyasetten siliniyorsunuz.”
Evet işte geldikleri yer burası ve bugünler onlar için daha çok iyi günler. Çok yakında sığınacak bir delik bile bulamayacaklar. Dağ taş, börtü böcek bile dile gelip bu şerli kavmi haber verecek.
Vesselam!