29 Mart 2024 Cuma

Sosyal Medya

Son Eklenenler

Yeni DDT 5G dünyayı radyasyon selinde boğacak

Güncelleme: 24 Ağustos 2022 02:00

insanlık, mobil haberleşme teknolojisinin ilki olan 1G ile 1984’de tanışmıştı. Mâlum buradaki G ‘generation/nesil’ kelimesinin ilk harfi. 35 yıl sonra dünya 5. nesle erişti ve artık onu yani 5G’yi tartışıyor.

Ancak bu öncekilere hiç benzemiyor. 1G’yi uyuşturucuya yeni başlamış bir kişi olarak tanımlarsak, 5G bağımlılık seviyesini çok geçmiş ve ölümcül dozlara erişmişliği temsil ediyor.

 <1 GHz Uzun menzil, düşük hızda veri ve düşük maliyet (1-2G)
 1-6 GHz Orta menzil, orta performans ve düşük maliyet (3-4G
 >6 GHz Kısa menzil, yüksek hız, yüksek maliyet (5G)

Gerçekliği bile tartışmalı olan korona ve aynı zamana denk gelen 5G ile dünya kesinlikle eski dünya olmayacak. Onu diğerlerinden farklı kılan şey, sadece ulaştığı veri hızı değil. Asıl farklılık; kullandığı frekans büyüklüğü, onlarca kat artan baz istasyonu yoğunluğu ve yol açtığı radyasyon.

İddiaya göre “Nesnelerin İnterneti (IoT)” sayesinde sürücüsüz arabalar ve daha hızlı video akışı olacakmış. Oysa 5G ile yeryüzündeki mikrodalga ve milimetre dalga radyasyonu çok büyük ölçüde artacak. Üstelik hiçbir tedbir alınmadan. Gerçi isteseler de bir tedbir mümkün değil.

5G ZARARLI MI YARARLI MI?

Mecelle’nin 77. Maddesi şöyle der: “Beyyine müddeî için ve yemin münkir üzerinedir.” Bir başka hukuk ifadesine göre ise “Müddei iddiasını ispatla mükelleftir!” Yani bir şeyin sahibi yani mucidi / üreticisi, o şeyin zararsız olduğunu ispatla mükelleftir. 5G’cilerin toplumdan ‘zararlı olduğunu ispatla’ şeklindeki talepleri boş laftır. Hiç kimse ürününün zararlı olup-olmadığını halktan ispat etmesini isteyemez. Ayrıca onun zararsızlığını ispatla, kullanımına izin veren devlet de mükelleftir. Zira izin vererek suç ortaklığı yapmaktadır.

Günümüzde üretilen her türlü teknolojik ürün, zararsız olduğu varsayımıyla pazara arz ediliyor. Bir süre sonra bundan milyonlarca insan zarar görüyor. Bunun dünya çapında en meşhur örneği DDT’dir.

1939’da böcek öldürücü olarak piyasaya sürülen Dikloro Difenil Trikloroetan yani meşhur adıyla DDT’nin girmediği ev kalmamıştı. Oysa bunu üretenler, ölümcül olduğunu ta baştan bilmekteydiler. Bile bile yarım asır insanlığa kullandırdılar. Şimdi daha ağırlarını farklı adlarla satmaya devam ediyorlar.

ELEŞTİRENİ ÖLDÜRDÜLER

Sıtma ve tifüs ilacı diye pazarlanan DDT sıradan bir köylünün evinde bile vardı. Çocuklar bitlenmemeleri için DDT’lendi. Hayvanlar her türlü sıkıntısında DDT’ye mâruz bırakıldı. Neredeyse bütün bitkilerde böcek öldürücü olarak kullandırıldı.

Milyonlarca insan DDT yüzünden öldü. Milyonlarca çocuk sakat/engelli doğdu. Milyonlarca kadın düşük yaptı. Sayısız insan kansere yakalandı. Hayvanlar telef oldu. Toprak zehirlendi. Böcekler mutasyona uğratıldı. Bunlara neden olan DDT’nin mucidi, İsviçreli kimyager Paul Hermann Müller’e 1948’de Nobel Ödülü verildi.

Kimyacı Rachel Carson, DDT’ye karşı savaş başlattı. ‘Silent Spring / Sessiz Bahar’ adlı kitabını basmaya kalkan 20’den fazla matbaa yakıldı. Kitap ancak 1962’de basılabildi ama Carson bunu 1964’de hayatıyla ödedi. Carson ne ilk kurbandı, ne de son oldu.

Keneddy, Carson’un kitabını övünce, Amerika karıştı. Dünyada ilk yasak, 1968’de Macaristan’dan geldi. Monsanto’nun ürettiği DDT, Nixon yönetimince 1972’de ABD’de de yasaklandı. Ama -muhtemelen gizli anlaşma gereği- zehrin üretim ve tüm dünyaya ihracatı serbest bırakıldı.

DDT’nin yasaklanmasına neden olduğu için Carson, milyonlarca çocuğun ölümünden sorumlu tutuldu. Ama gerçek tam tersiydi. Suçlu olan Carson değil, onu da katleden alçaklardı. Bu süreçte ABD Çevre Koruma Ajansı EPA ile İlaç ve Gıda Dairesi FDA da DDT’nin zararsızlığını savunuyordu. Trump’ın parasını kestiği koronacı haydutların hâmisi ve suç ortağı Dünya Sağlık Teşkilatı da DDT’cilere göz yummaktaydı.

Aradan seneler geçmiş, DDT’nin ölümcüllüğünü savunan çok sayıda kişi, ya şarlatan veya Hitler’den daha aşağılık düşman ilan edilmiş, hatta ölü bulunmuştu. EPA, DDT’nin halk sağlığını tehdit ettiğini kabul ettiğinde toprak, su, böcekler, bitkiler, hayvanlar ve insanlar çoktan zehirlenmiş ve bir bölümü ölmüştü bile…

ABD kendi ürettiği DDT’yi 1972’de yasaklarken, bizdeki işgüzar, ahmak ve hatta bir bölümü hain bürokrat, akademisyen ve siyasetçiler uzun süre sessiz kaldılar. 1987’de kısmen başlayan yasağın tümüyle uygulanması için 15 yılın daha geçmesi gerekiyordu. Bugün hâlâ yasaktan sonra doğmuş, DDT’nin adını bile belki de duymamış ve şimdi anne olmuş kadınların sütlerinde, bitki ve toprakta DDT’ye rastlanıyor.

YENİ DDT 5G Mİ?

5G kendinden evvelki G’lerden gerçekten çok farklı. 5G daha önce kalabalıkları kontrol için kullanılan daha yüksek dalga frekanslarını kullanacak. Bu kısa mesafeli milimetrik dalgalar duvarları kolayca geçemiyor. Bu nedenle 5G servisi için milyonlarca yeni “küçük hücreli” anten kurulacak.

Bu yüzden GSM operatörleri her eve konulan kablosuz modemler gibi neredeyse her elektrik/lamba direğine, her köşeye, her binaya ve hatta binaların pek çok katına, okullara, işyerlerine bu radyasyon yayan kablosuz küçük hücreli tehlikeli antenleri koyacak. Başka bir deyişle, hayat alanlarımızı istila edecekler…

Bu da insan ve diğer canlılar ile çevrenin radyasyon yağmuruna tutulmasına neden olacak. Yani radyasyon selinde boğulacak tüm canlılar. Bugün 5G’ye itiraz edenlerle, özellikle telekomünikasyoncular ile bazı akademik çevreler alay ediyor. Günümüzdeki pek çok kimyevî madde, ilaç ve aşılar muhtemelen DDT ve kurşunlu benzinden daha tehlikeli. Bu yüzden onları eleştirmek de alay ve aforoza neden oluyor. Yine de insanlar eskiye nispetle yeni ürün ve teknolojilerin zararını biliyor ve korunmanın gayretindeler. En azından korunmak isteyen için böyle bir seçenek var. Fakat 5G’den kaçmanız mümkün değil.

Farz edin ki, 5G’li bir telefon almak istemediniz. Korunmuş olur musunuz? Hayır! Çünkü 5G şebekesi siz uyurken bile yatak odanızı istila etmeyi sürdürecek. Anne karnındaki bir bebeğin dahi bu yüksek radyasyona mâruz kalmasına neden olacak?

5G’li cihaz kullanmamanız çâre değil. Zaten bir süre sonra şebekeler (şimdi 3G sim kartları vermeyi kestikleri gibi), 4G servislerini de sona erdirecekler. Burada duracaklar mı? Elbette hayır! Çünkü bazı şirketler, 6G ve 7G servisleri için çalıştıklarını çoktan duyurdular. Onlar ise 5G’ye rahmet okutacak… Kısaca bu yeni yetme G’ler; ateş, radyasyon, kanser, kısırlık, kalp krizi, engelli doğum sarmalınını daha da büyütecek. Tabi ki bu sürede öldürecek insan kalırsa?

İNSANLAR MI ÖLECEK?

Evet, insanlar ölecek! Belki 5G/6G/7G öldürmeyecek ama kısırlaştıracak, kanser yapacak, bu yüzden ölmekten de beter edecekler. Bugün 5G’yi durduramayan insanlık kendi kıyametini hazırlayacak.

5G’yi meşrulaştırmak için askerî gerekçeler sunacaklar. “Bak düşman kullanıyor, biz kullanmazsak savaşamayız” diyecekler. İkna için başka bir ülkedeki doktorun uzaktan ve hatta evinde otururken ameliyat yapabileceği gibi şeyler söyleyecekler. Ancak dünya ameliyattan ve askerî operasyonlardan ibaret değil. O radyasyon kurdu-kuşu da öldürecek, bitkileri de, ocakları da yakacak. Tabiî denge bozulacak, bu da her yeri, herkesi etkileyecek.

‘5G’NİN DİĞER G’LERDEN FARKI YOK’ İDDİASI

Daha şimdiden 5G’nin diğer 3G-4G’den daha tehlikeli olmadığını söyleyenleri görüyoruz. 5G’nin zararının ispat edilemediğini dahi söylüyorlar. Oysa aksi yönde çok delil var.

Pubmed’de yer alan çalışmalara göre fare, tavşan ve az sayıda insan üzerinde 5G (60 GHz) araştırması gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalarda bakteri, mantar ve diğer canlı maddeler deneyler için kullanılmıştır. Tüm çalışmaların yüzde 80’i maruziyetle ilişkili reaksiyonlar göstermiştir. 30 Ghz’de bakteri ve mantarlar üzerinde yapılan bir araştırma, hücre büyümesinde bir artış olduğunu göstermiş. Ayak yastığı ödeminden morfolojik değişikliklere, cilt sıcaklığındaki değişikliklere, kan basıncına, kalp atış hızına, vücut sıcaklığına, nöronal elektriksel aktiviteye ve EEG analizlerine kadar değişimler gözlenmiş. Vücut ısıları artmış. Daha vahimi ise 42.25 GHz insan deneyinde, insan sperm ölümünde artış izlenmiş. Gün boyu 60 GHz’ye maruz bırakılan farelerde kanser kaynaklı hücre gelişimi tespit edilmiş. Hayvanlar günde 30 dakika boyunca arka arkaya üç gün 61.22 GHz’lik bir yayına mâruz bırakıldığında vücut sıcaklıklarında 1°C’lik artış gözlenmiş.

Bırakın 5G’nin zararını, zaten elektrikli her aletin oluşturduğu EMF yani Elektro Manyetik Alan hakkında sayısız akademik yayın var. Hepsinin ortak kanaati, EMF’nin ruhî bunalım, genetik hasarlar, zararlı serbest radikallerde artış, kanser, hafıza kaybı, nörolojik bozukluklar, öğrenme güçlüğü, kısırlık ve daha birçok zarar… Bu sadece insanı değil, çevredeki bitki ve hayvanları da etkiliyor. 40 ülkeden konuyla ilgili 344 akademisyenin 4G, EMF, RF, Wi-Fi’lere bir de 5G’nin eklenmesi durumunda rahatsızlıkların korkunç boyutlara ulaşacağı yönündeki bildirisi gerçekten ürkütücü.

Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), 2011 yılında 30 KHz – 300 GHz frekanslı EMF’lerin insanlar için kanserojen olduğu sonucuna varmıştı. Daha sonra cep telefonu kullanımı ve beyin kanseri ilişkisini araştıran bilim adamları, RF-EMF radyasyonunun insanlar için kanserojen olduğunun kesin olduğunu duyurdular. Ayrıca baş ağrıları, uyku sorunları, yorgunluk, grip zannedilen semptomlar, ruhî bunalım, enerji eksikliği ve daha pek çok rahatsızlığa da yol açtığını kayda geçirdiler. Hatta bunların havadaki oksijeni bile azalttığı dile getiriliyor.

Mâlum mevcut cep telefonlarının SAR değerleri yani yaydığı radyasyon ve yol açtığı vücut ısısı, 0,2’lerden 1,5’lara kadar yükseldi. Bu durum 5G’lerde 2’yi 3’ü çok geçecek. Bu artışa bir de baz istasyonları ile diğer cihazların yol açtıklarını eklediğinizde, insanların normal vücut ısıları 2-3- hatta 4 (W/kg) derece daha artacak. Bu ise pek çok hücrenin ve erkeklerin spermlerinin ölmesine neden olacak. Grip veya soğuk algınlığı zannedilen hâl, hayat boyu süreceği için gelişim bozuklukları da ardı ardına gelecek.

AMERİKALI SENATÖRDEN ŞOK EDİCİ SUÂL

ABD Senatörlerinden Richard Blumenthal ile ABD’li GSM şirketlerinin yöneticilerinin senatoda yaşadığı diyalog hiç de şaşırtıcı değil. Şöyle ki;

 Senatör: Bildiğiniz üzere 5G daha yüksek frekansta ancak daha uzağa gidemeyen dalgalar kullanıyor. O yüzden yüzbinlerce hatta milyonlarca küçük vericinin kurulması gerekiyor ki, bu aklımıza, sağlığa herhangi bir zararı olup olmadığı, halk sağlığı açısından sorun teşkil edip etmediği sorusunu getiriyor. Gillen ve Berry beylere bunu sormak isterim.

 GSM yöneticisi Brad Gillen: Teşekkürler sayın senatör, ıııh, bu konuya olan ilginizden dolayı teşekkür ederim. Güvenlik meselesi bizim için her şeyden önce gelir ve sizin de bahsettiğiniz gibi bizler de bu konuda devletin uzman kurumlarının, FDA ve diğer idarelerin görüş ve bulgularına göre hareket etmek durumunda, hepimizin iyiliği için oluşturulan yönergelere uymak zorundayız. Benim bildiğim kadarıyla endüstrinin bu konuda yürüttüğü bir çalışma şu an bulunmamakta, fakat daha fazla çalışma yapılsın derseniz, konuyu sizinle karşılıklı istişare etmek her zaman isteriz. Biz hep daha çok bilim ortaya konulmasından yanayız. Biz de bilim adamlarının ortaya koyduğu bulgulara bakarak hareket etmekteyiz.
 Senatör: Yani ne kadar ödenek ayırdınız soruma, bu durumda cevabınız SIFIR mı?

 Brad Gillen: Aaa, araştırıp dönebilirim size sayın senatör. Ancak şu an finansmanını aktif olarak endüstrinin karşıladığı benim bilgim dâhilinde bir çalışma yok.

 Senatör: Sağlığa etkilerinin bilimsel olarak ortaya konulabilmesi için araştırmaya maddî destek sağlayan endüstri temsilcisi yok mu aramız da?

 GSM yöneticisi Steven K. Berry: Hayır, benim bildiğim kadarıyla yok!

 Senatör: Kimsenin sağlık etkilerini çalıştığı yok yani o zaman? Öyle, körlemesine gidiyoruz demektir. Sağlık ve güvenlik açısından durum bu yani… Teşekkür ederim başka sorum yok sayın başkan!”

İşte en sade gerçek bu. Diğer gerçek ise 5G ve diğer sözde bilim çalışmalarını kimin desteklediği meselesidir. Ki, bu sonuçlar genellikle parayı verenin istediği yönde neticeler verir. Yani düdük para sahibinin istediği yönde çalar. İşte modern bilimin yarısı bu… Diğer yarısının ahvalini de siz tahmin edin ve 5G pandemisi/salgını konusunda kararınızı ona göre verin. Çünkü vereceğiniz karar, geleceğimizin cehennem olup olmamasını belirleyecek.

5G VİRÜSLERİ TAŞIR MI?

Bu konuda hiçbir yetkinliği olmayan biri olarak zannî görüşlerimi şu şekilde ifade edebilirim. Kâinattaki her şeyin bir enerji ve bir frekansı var ise (ki böyle) bu durumda virüsler benzer frekansa sahip olduğu zaman çeşitli vericilerle neden taşınamasın? Üç ve beş harfli varlıklar da benzer yollarla hareket etmiyor mu? Yani bu yöndeki tezler boş değil.

5G İKTİDARLAR DEVİRECEK

Türkiye için şimdilik 5G tehlikesi yok ancak bu olmayacağı mânâsına gelmez. Bir cepçi şirket, 2019’da bir özel hastane ile 5G denemesi yaptı. Halka yansıtılmayan başka örnekler varsa bilmiyoruz. Lakin Türkiye’nin 5G’ye geçmek istediği, bunun için de yerli cihazların üretiminin beklendiği yüksek sesle dile getirilmişti. Türkiye’de GSM şirketlerinin 5G antenlerini kurabilmeleri için öncelikle lisans almaları gerekiyor. Bu süreç henüz başlamadı ve 2021’den erken olması beklenmiyor.

Toplumun 5G tepkisi güçlü bir şekilde sürerse, bu 2023’den önce de yapılamaz. Zira tepkinin büyüklüğü seçim sonuçlarını bile etkiler. Bu sadece bizde değil, tüm dünya için geçerli. Seçim kaybettirecek bir uygulamayı akıllı siyasetçiler göze alamaz. Ama bürokrat, bilim çevreleri ve pazarlama oyunları basiret bağlanmasına neden olabilir. Bunun için de herkesin tetikte olması, nefesi tüketmeden tepkinin dozunu her geçen gün artırarak sürdürmek gerekiyor. Zira tehlike uzak olmadığı gibi geçmiş de değil.

Yorum Yap
Diğer İçerikler