Makaleler • 28 Mart 2008 Cuma
Bir kaza sonucunda mı, yoksa insan düşmanı bir grubun hain planıyla mı üşüttüler dağlarda Muhsin’i? Bunu zaman gösterecek.
Meğer ne çok seviliyormuş.
Meğer ne çok bilinmeyeni varmış.
Meğer ne çok duygusal bir adammış.
Keşke hep adam köpeği ısırınca haber yapmasalar ve keşke bir de köpek adamı ısırınca haber olabilse! Ama popülarite denilen belâ yahut iyiye güzele ilgiliyi hem okur hem yazar kısmı esirgiyor bu dünya da.
Nerde bir olumsuzlukta çarşaf çarşaf tefrika.
Nerde bir “şer” var herkes orada.
Bu yüzden iyiye güzele ait ne varsa sırt dönüyoruz.
Kıymetlerin, kıymetlilerin değerlerini ölmeden, öldürmeden bir anlayabilsek!
Keşke, ama zor. Ne değerler kaybettik hangisinde bu gerçeği idrak ettik ki, “Reis”de idrak edelim.
Keşke Kanlıçukur’da üşütmeden anlayabilseydik Muhsin Başkan’ın Peygamber aşkını.
Keşke!
İçimizde nice cevherler var! Hem de yanı başımızda. Ama kimini partimiz yada kimini cemaatimizden olmadığı için, kimini sıradan bir davranışını beğenmediğimizden, kimini kahrolası dünyalığımıza engel gördüğümüzden görmezlikten geliyor, yok sayıyoruz. Bu yüzden heba ediyoruz bütün laleleri, sümbülleri, menekşeleri, papatyaları, Peygamber çiçeklerini…
Muhsin Reis’le birkaç kez birlikte olma imkânım olmuştu.
On yıldan fazla oldu. Bir gün bir asansörde tek başıma çıkarken asansör durdu ve Muhsin bey tek başına bindi.
Mütebessim bir eda ile selam verdi. Daha ben selamını alırken “nasılsınız?” dedi.
Teşekkür ettim. Halini hatırını sordum. Yalnız olmasının kendisi için tehlikeli olduğunu söyledim. “yok” dedi ve ekledi. “Biz Allah’tan başkasından korkmayız”. Kısacık yolculuk bitti ve vedalaştık.
Dostum Üstün Bol’la birlikte 22 Temmuz seçimlerinden sonra TBMM’den beklentilerimizi içeren bir görüşme yaptık Büyük Birlik Partisi genel merkezinde. Ardında ortak basın toplantısı.
Makamında yaptığımız görüşme de gördüm ki dinlemesini bilen bir lider. Sözünüzü kesmiyor. Cümlelerini seçerek kullanıyor. Misafirine karşı son derece saygılı, nazik ve heybetli…
Hrant Dink cinayeti ile ilişkilendirilmeye çalışıldı. Ömrü darbeler karşı mücadele içinde geçen ve daha da önemlisi Allah c.c. korkmanın ötesinde Allah’tan utanan birinin bu tür bir cinayetin içinde yer alabilir mi?
Belli ki piyonlar aracılığıyla kirletilmek isteniyordu. İki üç gündür açıklama yapan herkesin ortak cümlesi “dik duran bir adam”dır.
Kimse Hürriyet’in Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne neden olan helikopterin Aydın Doğan’ın damadı Ali Sabancı’ya ait olduğunu yazmasını beklemiyor. Ama elim hâdise yerine 12 Eylül öncesi dönemde Abdullah Çatlı ile arkadaşlığını haberleştirmesi, ‘bir telaşın ve bazı gerçeklerin üstünü örtme çabası ve olayı sulandır gayreti mi yoksa?’ diye insan düşünmeden edemiyor.
Omurgasızlığın pirim yaptığı bir çağda, “dik durmak” herkese nasip olmaz. Dik durmak için onurlu olmanız gerekir.
Ve Muhsin Başkan, üşüyerek de olsa onurlu bir şekilde gitti Rabbi’ne. Biz dünyanın içi boş hülyaları içinde Peygamber çiçeklerini toplamayı bile aklımızdan geçirmezken o, içi huzur dolu bir biçimde çıktı son solculuğuna.
Şimdi o, ardından dualar yükselsin ister. Kim ölümünün bu şekilde arkada kalanlarda bir hüzün ve acı bırakmış olsun istemez? Bu hüzün ve acı herkes için olmuyor.
Dilipak’ın temennilerini tekrarlamak istiyorum: “Selametle git. Selam söyle bizden, bizden önce gidenlere. Halimizi arz eyle, Resulü Kibriya’ya.” Çaresizliğimizi birdir!
Dileğimiz odur ki; Yaşarken kıymeti bilinmeden ölen son kişi, sen olasın.
Sevenlerinin başı sağ olsun. Allah c.c. taksiratını affetsin. (Amin)
Moral Fm'de: İyi gıda iyi gelecek
TVNET Sağlık Raporu'ndayız
Kontv'de Düzlem programının konuğuyuz
TV24'de küresel tuzakları konuşuyoruz
Sultanbeyli'de konferans ve imza
8 Ekim 2018 Ankara KAGEM Konferansı
İFAM'da gençlerle buluştuk
Ömer Öztürk Talebe Yurdunda konferans